Bozkurtlar Film Olmalı!

Sinema, görsel sanatlar içinde insanları hem ferdî hem de toplumsal olarak etkileyebilen bir sanattır. Sinema bu etkisini gelişen teknoloji sayesinde çoğalan ve gelişen televizyonla birleşerek ziyadesiyle arttırmıştır.

Günümüze kadar birçok sinema filmi çekilmiş. Sanatsal içeriği yüksek birçok ürün ortaya konmuştur. Bunun yanında sinemanın etkileyiciliğinden faydalanarak düşüncelerini yaymak isteyenlerde sinema filmleri vücuda getirmişlerdir. Bunlar ister müspet ister menfi içerikli olsun, günümüzde her evde bulunan televizyon sayesinde çok çabuk yayılmış ve insanları etkilemiştir.

Hayatını Ülkücü ve Türkçü düşünce sistemine bağlı olarak idame ettiren biri olarak sinemanın bu yönünden (yani insanları etkileme gücünden) ülküm için nasıl yaralanılır diye hep düşünmüşümdür. Bulduğum sonuçlar içinde birçok faydalı fikirler var ama ben ilk etapta büyük tarihçi ve ülkü adamı Hüseyin Nihâl Atsız atanın “Bozkurtların Ölümü” ve “Bozkurtlar Diriliyor” romanlarının sinema filmine çevrilmesi fikrimden bahsedeceğim. Tabii bunun gerçekleşmesini isteyen ve dimağından bu düşünceyi geçirmiş birçok ülküdaşımın olduğunu da bilmekteyim.



Okuma Alışkanlığı Nasıl Kazanılır?

Daha önce yazmış olduğum yazılarda (*), toplumumuzda gerçekten okumaya pek önem verilmediğini ve özellikle gençlerin okuma kültüründen uzak yetiştiğini söylemiştim. Hem bizim ağ kümemizde yaptığımız sormaca, hem de resmi kayıtlara geçen araştırmalar gösteriyor ki, bugün Türkiye’de daha bir kitabı bile adamakıllı okumamış milyonlarca insan var. Hiç kitap okumayanların dışında kalanların ise çoğu, bütün yaşamı boyunca sadece 3-5 kitap okumuş. Tabii bu sayımlamalara “ders kitapları” falan ekli değil.

Durum böyle olunca, insan merak ediyor. Neden ülkemizde okumaya pek önem verilmiyor? Bunun çok çeşitli sebepleri var. Ekonomik sıkıntılar, kişisel özellikler, insan psikolojisi, baskıcı tutumlar, siyasi görüş, zaman sıkıntısı, eğlenmeye ayrılan vaktin artması, bilişsel gelişmeler, sözlü kültür… gibi sayılabilecek onlarca neden, insanları okuma kültüründen uzaklaştırıyor. Peki sizce bu sıralanan nedenler, aşılması güç nedenler midir? Bence hayır. Çünkü bu nedenler arasında “dışa bağlı” olanlar var olsa da, okuma alışkanlığı edinememenin belirleyicisi, yine kişinin kendisidir.

Okuma kültürü kazanamamanın nedenlerini, kısaca irdeleyip okuma alışkanlığı kazanmak için bazı ipuçları vereceğim.



Şimdiye Kadar Kaç Kitap Okudunuz?

Takip edenleriniz biliyordur, bu günceden daha eski tarihte kurulmuş olan “Türkçe Yaşam” adlı bir güncemiz var. Orada yaklaşık iki aydır bir sormaca (anket) yayımlıyordum. Aslında sormacayı oluştururken de şaşırtıcı bir sonuçla karşılaşmayacağımızı biliyordum. Fakat Türkiye’de gerçekten az kitap okunduğunu bir kere daha ortaya koyabilmek için, kişilerin yaşadıkları güne kadar kaç kitap okuduklarını soran bir sormaca hazırladım. İki ay boyunca toplamda 15.806 kişi, bu sormacayı oyladı ve beklenen içler acısı sonuç ortaya çıktı. Sormaca ve sonuçları şöyle:



Şimdiye kadar ortalama kaç kitap okudunuz?

0-25 % 29,6 (4676 kişi)
25-100 % 21,0 (3322 kişi)
2500+ % 18,8 (2968 kişi)
100-250 % 12,0 (1893 kişi)
250-500 % 7,7 (1215 kişi)
500-1000 % 6,6 (1041 kişi)
1000-2500 % 4,4 (691 kişi)
Toplam: 15.806 kişi





Türkçe Yaşam’ın her yaştan, eğitim seviyesinden… konuklarının olduğunu düşünürsek, yukarıdaki sonuçlar gösteriyor ki biz Türkler olarak çocuğundan gencine, gencinden yaşlısına, öğretmeninden öğrencisine, memurundan işçisine… pek kitap okumuyoruz. Düşünsenize, oy verenlerin % 30‘una yakını, yaşamı boyunca 25 kitap ya okumuş ya okumamış… Gerçekten içler acısı bir durum. Hele ki bu oylamaya katılan kişilerin tamamının eğitim seviyelerinin, internet kullanmaya yetebilecek seviyede olduğunu düşünürseniz, gerçekten acınacak durumdayız.